Selfie’yi İlk Bulan Türk Mucit: Emrullah Ali Yıldız

Coğrafyamızda yetişmiş değerlerden biri olan, birçok insanın hayal bile edemeyeceği başarıya 1900’lü yılların ilk yarısında ulaşan, sonradan Yıldız soyadını alacak idealist bir Türk mucit Emrullah Ali. NASA‘nın peşinden koştuğu, ilk Selfie‘yi, ilk otomatik açılan paraşütü bulan ancak muhteşem isimlerimizle aynı akıbeti yaşayan kişi..

Bursa Orhangazi’de Doğup Dünyayı Değiştirecek İcatların Mucidi

Emrullah Ali Yıldız, 1909’da Vidinli bir baba ve Kafkas bir annenin oğlu olarak Bursa’da dünyaya geldi. 17 yaşında Türk Tayyare Cemiyeti tarafından İstanbul Yeşilköy’de açılan Tayyare Makinist Mektebi’ne kayıt oldu. 1927’de bu mektepten birincilikle mezun oldu. Bu okul, Hava Kuvvetleri’ne makinist yetiştiren bir astsubay okulu olduğu için okula başlarken tüm öğrenciler, mezun olduktan sonra dört yıl mecburi hizmet yapmak için bir taahhütname imzalamak zorundaydı. Yıldız da o taahhütnameyi imzaladığı için 1928-1931 yılları arasında Eskişehir Askeri Hava Okulu Hazırlama Bölüğü’nde Teyyare Makinisti olarak görev yaptı. Mecburi hizmet biter bitmez, istifa edip Bursa’ya döndü. Kardeşiyle birlikte bir fotoğraf stüdyosu açtı. Ancak aklı her zaman olduğu gibi tayyarelerde ve gökyüzündeydi. Zaten ancak böyle bir sevda bir mucide ilham verebilirdi.

Emrullah Ali Yıldız’ın yaptığı “Bursa Yelkenlisi” uçuş denemelerinde

Kendi Kendine Havalanan Planör Yaptı

Tarihler 1935 yılını gösterdiğinde yerden kendi kuvvetiyle havalanan bir planör yaptı. Bir yıl sonra da tek kişilik planörle tam olarak 18 saat 35 dakika havada kalarak Türkiye rekoru kırdı. Ama asıl rekor 1938 yılında gelecek ve bütün dünya buna şahit olacaktı. New York’ta yaşayan Alman asıllı Ernest Jochmann, arkadaşı Flessdorf’la birlikte iki kişilik planörle 13 saat 59 dakika havada kalarak dünya rekoru kırmıştı. Herkes bu rekorun daha çok uzun süreler kırılamayacağını düşünürken, 1938 yılında öğrencisi Sezai Göksu’yu planörün arkasına oturtan Emrullah Ali Yıldız, tam 14 saat 20 dakika havada kalmayı başardı ve adını dünya tarihini yazdırdı.

Otomatik Açılan Paraşütü Buldu

Bu o dönem için çok büyük bir başarıydı. Ancak Yıldız için yeterli değildi. Aklı fikri havacılıkta ve gökyüzünde olmaya devam etti. Herkes başka işlere kafa yorarken o bu konuda çalışmaya devam etti. 1941-1949 yılları arasında Etimesgut Tayyare Fabrikası’nda görev yapan Yıldız, 1943 yılında otomatik paraşüt açma sistemini buldu. Yıldız, Havacılık ve Spor dergisinin Haziran 1943 sayısında bu icadı şöyle anlatacaktı: “Bugünün tayyarelerinin sürati, paraşüt gaye süratinden çok daha fazla olduğundan, motoru duran, kopan, kanadı kırılan veya yanan bir tayyarenin pilotu, tayyaresini terk ettikten sonra paraşütünü açmayı geciktirmek mecburiyetindedir. Lazım gelen bu gecikme için pilotun birçok saniyeli atlayışları olan tecrübeli bir paraşütçü olması şarttır. Bugün bunun imkansızlığı içinde pilotun bir de yaralı olabileceği göz önüne getirilirse paraşütten istifade bir tesadüften ibaret kalmaktadır. Halbuki her pilotun paraşütüne takılabilecek olan bu alet, pilotu hem büyük bir yükten kurtaracak, hem de erken veya geç açma gibi hatalardan koruyacaktır. Alet, pilotun kendi istediği ile paraşütünü açmasına bir mani teşkil etmemektedir. Pilot, icap ederse istendiği anda paraşütünü kendi inisiyatifiyle açabilir ve kullanabilir.”

Amerikalılar İcada El Koydu

“Yıldız’ın bu icadı ile Türkiye havacılıkta çığır atladı” diyeceksiniz, ama öyle olmadı. Maalesef Emrullah Ali Yıldız’ın dünya havacılık tarihinin en büyük yeniliklerinden biri olan bu buluşu, kimsenin ilgisini çekmedi. NASA’dan gelen Amerikalılar hariç. Emrullah Ali Yıldız için “Gökteki Venüs” isimli bir kitap yazan Bahattin Adıgüzel, bu kitabında söz konusu buluşun nasıl Amerikalılar’ın icadıymış gibi lanse edildiğini Yıldız’ın ağzından dökülen şu cümlelerle anlatıyor:
“İşte bu sıralarda karşıma iki yabancı mühendis çıktı. Keşfimle çok yakından ilgilendi. Tetkik ettirmek üzere benden hesap ve projeler istendi. Hepsini aldı gitti. Aradan tam bir sene geçtikten sonra cevap geldi. Geldi ama, artık bizim keşif, keşif olmaktan, icat olmaktan, ihtira olmaktan çıkmıştı. Tabii tıpkısı değil, fakat benimkine benzer bir alet, şimdi Amerika havacılığında muvaffakiyetle tatbik ediliyor.”

Dikey Kalkan Helikopter İcat Etti

Emrullah Ali Yıldız tam olarak bir cevher… O dönemlerde Türkiye için pek çok atılımda bulunmuş ama ne yazık ki hiçbir karşılığını alamamıştı. Küstüğü dönemler de oldu. Hatta ölmeden önce 1993 yılında, kendisiyle söyleşi yapan Hasan Erkan Karaca’ya kırgınlıklarını şöyle dile getirmiş: “Biz üretilen bir hava aracını test etmek için tecrübe uçuşunu canımız pahasına yapardık da, üretime devam kararını yetkililer alamazdı.” Yine bir başka söyleşide başka bir icadını ise şu sözlerle anlatmış: “Helikopter patentini de 1956 yılında aldım. Ancak ona da ilgi duyan olmadı. Dikey kalkış yapan Harrier’e benzer bir patent çalışmam daha olmuştu. İlgisizlik nedeniyle bunu da değerlendiremedim. Sonraki yıllarda Harrier uçağını görünce içim sızladı.”

Buluşunu Satmak Zorunda Kaldı

Uçakların pervane yapımıyla ilgili icadın sahibi de Emrullah Ali Yıldız… 1952 yılında bu icadının patentini alan Yıldız, buluşunu kabul ettiremedi ve yine Amerika’ya 1000 dolara satmak zorunda kaldı. O dönemde ABD’liler için bir belge imzalar ve belge şu cümlelerle başlar: “Bendeniz, Emrullah Ali Yıldız, İstanbul’da yaşayan bir Türk vatandaşı olarak Variable Propeller Mechanism For Winged Aircraft için bir icat yaptım ve 1 Ağustos 1952’de Birleşik Devletler Patent Ofisi’nde 302.046 numaralı başvuru formunu doldurdum.” İşte bir ülkenin kaderini değiştirebilecek bir icat ve bir mucit hafızalarımıza yer ettirilmeden hayatımızdan geçip gitmek üzeredir. Nitekim tüm bu olup bitenler Emrullah Ali Yıldız’ı da bezdirmiştir. Havacılığı bırakır. İstanbul’a gelir ve kardeşiyle birlikte Galatasaray’da bir fotoğraf stüdyosu açarak gökyüzüne veda eder. Artık ayağı yere basıyordur ve ayakları yere basan icatlar yapmaya devam eder.

Yüzyılın İcadı: Görçek

Henüz selfie bir yana polaroid makinelerin bile esamesi okunmazken, Emrullah Ali Yıldız bir başka icada imza atar. Sistemi, Fikret Kaplanoğlu’ndan alıp geliştiren Emrullah Ali Yıldız, fotoğraf çektirmek isteyen müşterilerinin bir kabine girmesini ve karşısındaki aynaya bakarak isteği pozu kendisinin vermesini ister. Müşteri istediği pozu yakaladığı zaman kordonun ucundaki düğmeye basması yeterli olacaktır. Böylece müşteri kendi fotoğrafının çekecektir. Bunun da mucidi Emrullah Ali Yıldız’dır. Yıldız bu icadına “Görçek” adını vermiştir. Ve bu sistem yıllar sonra polaroid firması tarafından kullanılmış ve bütün dünyada yaygınlaşmıştır. Günümüze ise “Selfie” adıyla ulaşacaktır.

Emrullah Ali Yıldız’ın Görçek stüdyosunda abisi Neşet ile çektiği “Görçek”

Yorum Yap
Ad
E-Posta